Neşati
Vikipedi, özgür ansiklopedi
[değiştir] Yaşamı
Edirneli olduğu biliniyor, ancak doğum tarihi belirsiz. Süleyman olması ihtimali bulunmakla birlikte asıl adının Ahmed olduğu sanılıyor. Yaşamıyla ilgili bilgiler sınırlı. Gelibolu Mevlevihanesi'nde Şeyhi Ağazâde Mehmet Efendi'nin dervişi oldu. Şeyhinin ölümünden sonra bir süre Konya'da bulundu. 1670'te Edirne Mevlevihanesi'nde Osman Dede'den boşalan şeyhliğe getirildi. Dört yıl kadar bu görevde kaldı. 1674'te yaşamını yitirdi. Edirne Mevlevihanesi'nin avlusuna gömüldü. 17'nci yüzyılın usta şairidir. Büyük ölçüde Nef'î ve Urfî'nin etkisinde kaldı. 20 sayfalık Şerh-î Müşkilât-ı Urfî adlı eseri hem Farsça'ya olan hakimiyetini hem de Urfî'ye hayranlığını gösterir. Sultan 4. Murat, Sultan İbrahim, 4. Mehmed gibi padişahlarla, Köprülü Mehmed Paşa, Köprülüzâde Fâzıl Ahmet Paşa gibi devlet büyüklerine kasideler yazdı. Çağının gazel ustalarından biridir. Divan edebiyatının Sebk-i Hindî tarzının öncülerinden. Divanı 1933'te Nüzhet Ergun tarafından yayımlandı.
[değiştir] Şiirlerinden Örnekler
GAZEL Zihi safâ diyecek âlemin nesin gördük Sitemden özge dahi hem-demin nesin gördük Humârı derd-i ser ü neşvesi bükâ-engiz Bu bezm-gâhda câm-ı Cem'in nesün gördük Nişân-ı tîr-i sitem olduğundan özge meğer Derûn-i sînede dâğ-ı gamın nesün gördük Hemişe hâl-i ruhun dâmeniyle setr eyler Biz ol dü zülf-i ham-ender-hamın nesin gördük Neşâtiyâ keder-i keşf-i râzdan gayrı Akan bu dide-i terden demin nesin gördük (Mefâilün feilâtün mefâilün feilün)
GAZEL Gitdin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile Devr-i meclis bana gird-âb-ı belâdır sensiz Mey-i rahşânı değil sâgar-ı gerdânı bile Bağa sensiz bakamam çeşmime âteş görünür Gül-i handânı değil serv-i hırâmânı bile Sineden derd ile bir âh edeyin kim dönsün Aksine çerh-i felek mihr-i dırahşânı bile Hâr-ı firkatle Neşâtî-i hazînin vâ hayf Dâmen-i ülfeti çâk oldu girîbanı bile (Feilâtün feilâtün feilâtün feilün)
GAZEL (Sebk-i Hindî) Şevkız ki dem-i bülbül-i şeydâdâ nihânız Hûnuz ki dil-i gonce-i hamrâda nihânız Biz cism-i nizâr üzre döküp dâne-i eşki Çün rişte-i cân gevher-i ma'nâda nihânız Olsak n'ola bî-nâm ü nişân şöhre-i âlem Biz dil gibi bir turfe muammâda nihânız Mahrem yine her hâlimize bâd-ı sabâdır Dâim şiken-i zülf-i dil-ârâda nihânız Hem gül gibi rengînî-i ma'nâ ile zâhir Hem neş'e gibi hâlet-i sabhâda nihânız Geh hâme gibi şekve-tırâz-ı gam-ı aşkız Geh nâle gibi hâme-i şekvâda nihânız Etdik o kadar ref'-i taayyün ki Neşâtî Âyîne-i pür-tâb-i mücellâda nihânız (Mef'ûlü mefâîlü mefâîlü faûlün)