Kürdistan İşçi Partisi
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Kürdistan İşçi Partisi (ku:Partiya Karkerên Kurdistan, daha alışılmış haliyle PKK), KADEK ve Kongra-Gel isimlerini kullanmış olan, kendisine Türkiye'nin güneydoğusu, Irak'ın kuzeyi, Suriye'nin kuzeydoğusu ve İran'ın kuzeybatısını kapsayan bölgede bir devlet kurmayı amaçlayan ve bu amaçla söz konusu toprakların Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde kalan kısmına sahip olabilmek için Türk Silahlı Kuvvetleri ve sivillere karşı silahlı eylem yapan bir örgüttür. Bugüne kadar yaklaşık 30.000 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ölümüne sebep olduğu iddia edilmektedir.
PKK Türkiye, Avrupa Birliği[1] ve ABD[2] dahil olmak üzere pek çok ülke tarafından terörist örgüt ilan edilmiş etnik-bölücü bir organizasyondur.
PKK'nın ideolojik yapısı Marksist Leninist Kürtçülük'tür. Etnik bölücü ve amacına ulaşmak için sivil ve askeri hedeflere karşı güç kullanmayı ilke edinen PKK, Türkiye, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından terörist organizasyonlar listesine alınmıştır. Faaliyet alanı büyük ölçüde Türkiye toprakları olmakla birlikte, Batı Avrupa'da, Irak ve İran topraklarında da bazı sol eğilimli organizasyonların da desteğiyle etkinlik göstermiştir. İlk dönem ASALA tarafından eğitilen örgütün başlıca gelir kaynakları uyuşturucu madde ticareti ve haraç tahsilatıdır. Özellikle bazı Avrupa ülkelerindeki sempatizanların çeşitli açılardan doğrudan veya dolaylı desteği de örgüt için stratejik önem arzetmektedir.
PKK, 1973 yılında kurulmuş 1984'te dağ kadrolarını oluşturarak paramiliter yapıya bürünmüş, Güneydoğu Anadolu'yu 80'lerin sonundan 90'ların ortasına kadar savaş alanına çevirmiştir. Bu süre içinde 30,000 den fazla can kaybına ve birçok insanlık dışı olayın yaşanmasına sebep olmuştur. Türkiye devletini kapitalist-sömürgeci olmakla itham etmiş ve faaliyetleriyle bölgede maddi kayıplara yol açmış, bu yüzden halkın sosyo-ekonomik gelişmesini 20 sene boyunca engellemiştir.
2005 baz alındığında, PKK faaliyetleri 1990'ları yakalayamayacak kadar düşük yoğunlukta sürmektedir. 1993 yılında PKK'nın Türkiye dağ kadrolarına karşı başlayan operasyonlar ile Türkiye içerisinde bulunan silahlı gücü kırılmış, ve teröristlerin Suriye'deki kamplara kaçması sağlanmıştır. Türkiye'nin bu askeri başarıyı siyasal düzlemde de göstererek gerçekleştirdiği özgürlükçü açılımlar sayesinde, örgüt, halktan az da olsa aldığı desteği kaybetmeye başlamıştır. Daha önce PKK'ya bağımlılıklarını belirten sivil ve siyasal gruplar, Türk hakından gelen tepkiler doğrultusunda, 1999 öncesine dönmek istemediklerini belirtmektedirlerdir.
Konu başlıkları |
Tarihi
PKK nın organizasyon olarak geçmişi 1973'de "Ankara Democratic Patriotic Association of Higher Education" olarak başlamaktadır. Grup, bu dönemde büyük ölçüde öğrencilerden oluşmakta ve başında Abdullah Öcalan bulunmaktadır. Ankara'da kurulan organizyon kısa bir süre içinde Güneydoğu Anadolu'ya taşınmış ve bölgedeki genç kürtler arasında propaganda faaliyetlerinde bulunmuştur. 27 Ekim 1978'de "Kuruluş Bildirgesi"ni düzenler ve adını Kürdistan İşçi Partisi olarak değiştirir. PKK, Bu bildirgeyle hareket alanını genişlettiğini de ilan eder ve yeni bir safha olan şehir eylemleri metodlarını uygulamaya başlar. Marksist, leninist temelli etnik bölücü bir organizasyon olması sebebiyle sağ organizasyonlarla da çatışmaya girmiştir.
PKK'nın çatışmaları sadece karşıt görüşlerin çatışması olmakla kalmayıp 1979'da Mehmet Celal Bucak'a düzenlenen suikastla PKK'yı devletle işbirliği içinde olmakla suçladığı ve Kürtleri sömürmekle suçladığı aşiretlere de yönlendirmiştir. 1978-1982 yılları arasında devletin terörizm saydığı 43,000 olayın yaşandığı gerçeği altında, PKK Şehir Savaşı döneminde aktif bir yapıdadır. 12 Eylül 1980 büyük oranda Şehir Savaşı dönemini sona erdirse de organizasyonun eylem kabiliyetini ortadan kaldırmamıştır. Bunda 1979'da Öcalan'ın Suriye'ye geçmesi ve burada Dev-Genç'in temellerini attığı eğitim kamplarını kurması etken olması yatmaktadır. İhtilal'in ülke içindeki eylem alanını kapatması, sol görüşlü organizasyonların, Öcalan'ın Lübnan çağrısına cevap vermesine sebep olmuş. 82-84 yılları Öcalan'ın organizasyonun yeniden şekillendirmesine yardımcı olmuştur.
1984 senesiyle PKK yeni bir yapıya bürünmüştür. Kendisine Mao'nun Halk devrimi yöntemini seçmiş ve Suriye'nin desteklemesiyle Güneydoğu Anadolu'da terör metodlarını uygulamaya başlamıştır.
15 Şubat 1999'da Teroristbaşının Kenya'da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi pasaportu ile yakalanmasiyla birlikte örgüte çok ağır bir darbe vurulmuştur.
PKK nın hayat evresinin uzun süreli olması gelişimi süresince evrime uğramısına bağlıdır. PKK değişen ortama göre söylemini ve uyguladığı siddet unsurlarını değiştirmişdir.
Kurulmadan Önce
1960 larda başlayan bireysel haketlerin ülke içinde gelişiminin özeti... Türkiye Cumhuriyeti'nin bölgedeki ekonomik ve sosyal yapılar yüzünden ülke genelindeki değişimi aktaramaması bahanesi. Üzerinden yarım yüzyıl geçmesine rağmen Osmanlı dönemi yaşanan sosyal ve ekonomik sorunlarının bölgede tekrarlanması varsayımı. Soğuk savaş yapısı altında Rus ve Suriye gizli servislerinin Güneydoğu Anadoludaki oluşumlara bilgi, kaynak ve yönlendirme faliyetleri.
Apocular Dönemi (1974-1978)
27/10/1978 kuruluş bildirgesine kadar olan dönem Apocular olarak adlandırılmaktadır. Apocular ismi özellikle Dikmen toplantısından sonra yaygın şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Öcalanın politik fikirlerinin geliştiği ve ülke içinde 1970 lerin ortasına kadar gelişen yapılarla bağlantılarının kurmuş, tanıtmıştır. Bu dönemin sonlarında fikirlerini harakete koymak için Güneydoğu Anadoluda var olan feodal yapıda yer bulması ve bu yapıyı kendi amaçları ve kendi amaçlarınında bölgenin yapısı altında şekillenmesi.
Apocularun çekirdek gurubu 16 kişiden oluşmaktadır. Yıllar içinde bu onaltı kişiden sadece Öcalan gurubda kalmış, bazıları kendi kuruluşunda rol oynadıkları sistem tarafından öldürülmüşdür.
Şehir Savaşı (1978-1980)
Kuruluş bildirgesiyle bölgede varlığını geliştirme ve sosyal yapıya bürünme devresi. 1980 iltilali öncesi diğer komünist guruplar gibi yapılanmış ve propagandasını silahlı eylemlerle duyurmuşdur. 1980 ihtilali ülke içinde yaşamın sekteye vurulmasını amaçlayan faliyetlere karşı bu faliyetleri yürüten bireylerin etkisiz kılınması amacı ile yürütülmüşdür. İhtilal öncesi duyum alan Apo ülkeyi terketmiş ama onunla ülke dışına çıkmayan PKK militanları ihtilal gurubunca yakalanıp hapsedilmişlerdir. Bu gurup daha sonra cezaevi direniş haraketinin çekirdeğini oluşturacakdır.
Suriye (1980-1984)
Apo ihtilal döneminde Sureyinin gözetiminde Bekaa Vadisi'ne yerleşmiş ve buradan organizasyonun yeniden yapılandırılmasını planlamışdır. Bu dönemin Abdullah Öcalan için çok önemli olduğunu daha sonra yazacağı anılarında açıklamaktadır.
(1984-1993)
15 Ağustos 1984'te Eruh ve Şemdinli'de PKK ilk büyük ölçekli silahlı eylemini gerçekleştirir. Silahlı eylem, örgütün silahlı kanadı Kürdistan Kurtuluş Güçleri (HRK) tarafından gerçekleştirilir.
1993-1995
Bu dönem partinin hayatta (ülkeler arası yapıda) kalabilmek için ideolojisini büyük ölçüde yeniden gözden geçirdiği dönemdir. Komunizim (Marksis-Leninist) yerine sosyalizmi benimsemekte ve kadın erkek eşitliğini savunduğunu göstermek üzerede kadınlarda erkek davranışlarını öne çıkarmaya ve cinsel ögeleri göz ardı etme politikası. Parti içinde dine karşı tölerans gösterilmesi bu yapının uzantısıdır.
Bu değişimlerle Türkiye Cumhuriyeti söylemine yaklaşan PKK, Kürt devleti söyleminden vaz geçmiş ve Türkiye Cumhuriyeti devleti altında otonom bir yapı amaçladığını söylemeye başlamışdır.
Bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti'nin PKK ya ayırdığı miktar bütün harcamalarının 10% na kadar yükselmişdir. Bu dömendeki faliyet yoğunluğunu devam ettirebilmek için askerler $8.000.000.000 yıllık harcama seviyesine ulaşmışlardır.
1996-1999
1998'de Abdullah Öcalan tek taraflı ateşkesi bir daha başlatır. Ozellikle Suriye ve zaman zaman da Yunanistan, Ermenistan,İran ve Rusya'nin destegi ile ayakta duran PKK, 1998 sonunda Türkiye Cumhuriyeti'nin Suriye'yi savaşla tehdit etmesi, ve bu yüzden Suriye'nin Öcalan'ı atması ile sonun başlangıcını yaşamaya başlar. Mayıs 1997 harakatının Türkiye'ye faturası ise 300.000.000 dolar olmuşdur.
15 Şubat 1998'de Abdullah Öcalan Kenya'da uluslararası bir operasyonla yakalanır ve Türkiye'ye teslim edilir. Başta Yunanistan'ın da pay sahibi olduğu ve Türkiye'nin kısmen haberinin olduğu bu kaçırılma olayı, Türkiye'de dış güçlerin planladığı bir Kürt ve Türk savaşını artık geri dönülemez bir tarzda başlatma gayesi olarak algılandı. Bundan çıkarı olan dış güçler, Kürt ve Türkleri ebediyen bir birine düşman kılarak, kendileri bundan yarar sağlama hesaplarına girmişlerdi.
Abdullah Öcalan'ın Yunanistan, ABD, İsrail eliyle Kenya'nın da kısmen bulaştırılarak yakalanması ve Türkiye'ye teslim edilmesinden sonra, Türkiye'deki Kürt Sorunu daha iyi anlaşılmaya başlandı. Sorunun dış güçlerin gerçek bir müdahele konsu olduğu daha iyi görülmeye başlandı. Öcalan, daha sonra avukatlarıyla yapacağı görüşmelerde "bunun bir oyun olduğunu" açıklayacak ve "silahli tek bir sinek bile bırakmayın" çağrısını örgüt için yapacaktı. Öcalan, Sosyalizmdeki "Her Halkın Kendi Kaderini Tayin Hakkı"nı da kendilerini etkileyen bir nokta olarak ortaya koyacak ve bunun özeleştirisini verecekti.
Öcalan'ın Yargılanması (1999)
Öcalan'ın yargılanması PKK olgusunun Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından tanımlanması açısından önemlidir. Öcalan 29 6 1999 tarihinde askeri mahkemde yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti Ceza Kanunun 125 inci maddesinden yargılanır. Bu davada Öcalan
- T.C vatandaşı olduğunu,
- Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve onun ceza kanununu tanıdığını,
- Öcalan savunmasında, hukuki değil siyasi olacağını
Bu üç yapı Öçalanın faliyetlerinin temelde suç olduğunu kabul ettiğinin en açık ifadesidir.
PKK'nin Feshi (1999-2002)
Öcalan, 1 Ağustos 1999'da ateşkesin sürdürülmesini ve silahlı güçlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti Sınırları'nın dışına çekilerek, sembolik barış gruplarının (!) iyi niyetin bir göstergesi olarak Türkiye Cumhuriyetine gelmelerini ister. Ardından, örgüt tarafından PKK'nin silahlı güçleri sınırların dışına çekilerek, biri dağdan biri de Avrupadan olmak üzere iki barış grubu(!) gönderilir.
PKK, 2002'de kensini fesheder ve yerine Kürdistan Demokratik ve Özgürlük Kongresi KADEK'i kurar.
Etkileri
PKK, bölgenin her yönden gerilemesi için Türk düşmanları tarafından geliştirilmiş. Bölgede insanca yaşamak için mücadele veren Anadolu insanının yıkımına sebebiyet vermiştir. Türkiyenin gelişmekte olan ekonomisini kontrol altına almak için PKK, yabancı istihbarat örgütleri tarafından taşeron olarak kullanımış ve yıkıcı zararlar vermiştir.
Hiç bir zaman ne istediği konusunda net bir fikir beyan etmeyen PKK kimlik ve kılık değiştirerek başka oluşumlara gitmiş ve şimdilerde Irak ı işgal eden güçleri destekleyen ana unsurlardan olmuştur.
pkknın eylemleri doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerinde yaşayan Türkleri sağlık ve eğitim gibi en temel haklardan yoksun bırakmıştır, pkk eylemleri bölgeye acı, ölüm ve yıkımdan başka bir şey getirmemiştir.
Eğitim
- 1970 lerde planlanan yerel yönetimlerin güçlendirilmesi çalışmalarını neredeyse 20 yıl rafa kaldırılmış, bazı illerde ikincil merkezi yönetimin (OHAL) kurularak bir çok bireysel kazanımdan geri dönülmesi sayılabilir.
- Dini eğitim. Iran modeli, ülkenin ümmet olarak birliğinin sağlanması.
- Gençlik faliyetlerinin azaltılması.
PKK'nın periyodik faaliyetlerinden birisi de o bölgedeki öğretmen ve doktorları öldürmektir. Doğrusu bu, bölgedeki insanlara yapılmış en büyük kötülüklerden biridir. Geri kalmışlık bu yüzden daha da artmıştır.
Türkiye savunmaya harcamlarını diğer alanlardan kısarak sağlamak durumunda kalmış ve bu durumda PKK en büyük başarısını çıkmaza giren hayat tarzını düzenli propaganda ile Türkiye ne karşı yönlendirerek yıkıcı faliyetlerinde perçinlemiştir.
Yıl | Toplam | K | E | Doğuanadolu | Ege | Karadeniz | İçanadolu | Marmara | Akdeniz |
1970 | 43.8 | 58.2 | 29.7 | ||||||
1975 | 36.3 | 49.5 | 23.8 | ||||||
1980 | 32.5 | 45.3 | 20.0 | ||||||
1985 | 22.6 | 31.8 | 13.5 | 44.0 | 18.6 | 24.7 | 18.3 | 14.2 | 22.1 |
1990 | 19.5 | 28.0 | 11.2 | ||||||
1995 | 12.7 | 19.4 | 6.1 | ||||||
Okuma-Yazma bilmeyenlerin oranı |
Yıl | Toplam | Mardin | Batman | Erzurum | Tunceli | Diyarbakir | Bitlis | Bingol | Sanliurfa | Siirt | Mus | Van | Elaziğ | Şırnak | Ağrı | Tokat |
1988 | 19 | 4 | 3 | 12 | ||||||||||||
1989 | 4 | |||||||||||||||
1990 | 10 | 4 | ||||||||||||||
1991 | 4 | 2 | 2 | |||||||||||||
1992 | 24 | |||||||||||||||
1993 | 51 | 1 | 12 | 24 | 5 | 4 | 2 | 1 | 1 | 1 | ||||||
1994 | 31 | 4 | 4 | 4 | 10 | 5 | 1 | 1 | 1 | 1 | ||||||
1995 | 7 | 2 | 1 | 2 | 1 | 1 | ||||||||||
1996 | 8 | |||||||||||||||
Toplam | 158 | İller bağlamında yıllara göre öğretmen kayıpları |
İdari/Hukuk
PKK tabanını güçlendirmek üzere devlet vatandaş ilişkisini kuran üç temel faliyeti hadef almıştır.
Türkiye siyasi yapısı 1980 li yıllarda 1970li yılları son yarısını arkasında bırakarak toparlanma dönemini yaşama izlenimini verirken bu karmaşık dönemden uzanıp gelen kadrosuyla PKK Türkiye'nin önünü tıkamayı başarmıştır. PKK 1970 lerde kazandıkları beceriler ve filistin/suriye/yunan/ermeni becerilerini bünyesine katarak sağlam bir yapıyla ortaya çıkmıştır. Tabanını çok daha belirginleştirmiş; yurt dışı bağlantılarını sağlam temeller üzerine oturtmuş; söylemini yerel olgulardan çok milletler arası olgularla doldurmuş; en önemlisi desteğini Türkiye Cumhuriyeti'nin ulaşamayacagı yerlerden ve uyuşturucudan elde etmeye başlamış dır.
Uyuşturucu trafiğini kontrol eden PKK nin bu konuda ne kadar başarılı olduğu gerçeğinin kanıtıdır. PKK bu dönemde uyuşturucudan elde edilen paranı artırılması ve kara paranın temizlenmesi için uluslararası istihbarat örgütlerinin taşeronluğunu yapıştır. PKK nın sorunun kaynakları dışarıya taşıyarak yapılanması Türkiye Cumhuriyeti'nin daha önceki ayaklanmalarda uyguladığı bölgeye yönelik problemi çözme yollarını tıkamıştır. 1930 lardaki toprak reformunun bu bölgeye uzanamaması (Adana'dan öteye geçmemesi)devletin ağaları mutlu edmek zorunda kalmasının bir uzantısıdır. PKK sorun güneydoğu sorunu olmaktan çıkartmış ve bölge halkının olaylara olan etkisi azalmışdır.
Olağanüstü Hal (1987)
Devlet tamamen dış kontrollü olaylarla ne yapsa kayıplı olmaya başlamış ve çözüm yollu bulamaz hale gelmişdir. İdari sistem kontrolu kaybettiği bölgelerdeki köy halkını değişik yerlere aktarmaya başlamış, bunu da maddi problemleri çözebileceğini ama katliyamların bir an önce durması gerektiği argumanına bağlamıştır. Olay güvenlik olgusuyla tanımlanmış ve böylece bir idari sorundan bir başka idari sorun içinde bocalamaya devam etmiştir. PKK Türkiye'ye en büyük kaybı devletin içinde çağdaşlaşma doğrultusunda hizmet etmek isteyen gurupların önünü kapatarak sağlamıştır. PKK nin yarattığı terör Türkiye idari yapısını limitlerine kadar zorlamış ve bununda üstüne çıkarak kilitlediği yapıda devlet yapısına uymayan oluşumlar kurulmasına yol açmışdır.
Terörizim yasası (1991) =
Terörizim yasası terörizim tanıma uyan olgulara karşı devletin duruşunu ve başetme metodlarını belirlemektedir. Türkiye genel tanımıyla terörizimi aşağıdaki gibi tanımlamışdır;
- Belli bir kanuna bağlı olmadan insanlar veya mülklere yönelik olarak devleti, milleti veya belli bir yapıyı sindirmek amacıyla politik veya sosyal amaçlar elde etme yöntemi.
Osmanlının yüzyılın başında ermeni terörizmi ile olan ilişkisi bu tanımdan çıkarılabilir. 1991 terörizim yasasının ruhunu ve amaçlarını anlamak için Osmanlı kanunlarından başlayarak Türkiye anayasalarına doğru incelemek gerekmektedir. Bu yasanın tanımıladığı koşullar bu zaman içinde süreklilik göstermektedir.
20. yüzyıl terörizim kavramının evrimleşmesine tanık olmuş ve 21. yüzyıla girmeden Türkiye (1991) ve Amerika Birleşik devletleri (2001) nde yeniden belirlemişdir. Türkiye terörizim yasası Türkiye'nin kuruluşundan itibaren ilk metod değiştirmesidir. Osmanlının Hasta Adam kavramı gerçekde lale devrinin ihtişamından dolayı olmayıp kendi içindeki terörizimle baş edememesi ve sistemi çalıştıramadığından dolayı ekonomik ve politik çöküntüye uğramasanın sonucudur. Türkiye'nin reaksiyonları Osmanlıdan farklı olsada deneyimleri bu bağlamda sıradan deneyimlerdir. Türkiye'de yaşanan olguların izlerini terörizmin tarihiyle karşılaştırıldığında Fransız (Fransız halk ayaklanmasından sonra) ve Rus (bolşevik isyanının ardından) devlet terörizmindeki becerilerini kendi ideoloji ve çıkarları doğrultusunda ilişkiye girdiği azınlıklara ihraç etme metodlarıyla bağdaşmaktadır. Türkiye üniter devlet kavramıyla sorunu osmanlının yaşadığı boyutun çok altına çekmeyi başarsada 1991 yılı gelindiğinde osmanlı gibi sorunun temelleri için çözüm üretememişdir. Bu başarısızlık 1991 terörizim yasasında kendini göstermektedir.
Terörizim olgusunu ile ilişkili 1970-1980 ihtilalleri için Cumhuriyetin kuruluşuna bakmak gerektiği gibi, 1991 yasasının içeriğini algılamak için 1970 ihtilali ile başlayan olgulara bakmak gereklidir. 1961 anayasası sosyal içeriğinde vatandaşların amaçlarına demokratik yolları kullanarak birlik ve bütünlük içinde kavuşabileceği varsayımıyla yola çıkmışdır. Devlet 40 yıllık Türkiye Cumhuriyeti deneyimiyle Osmanlının tecrübesinden uzaklaştığını varsaymışdır. Fakat 61 Anayasa'nın öngördüğü reformların yapılayınca ve uygulamada sorunlar yaşanınca ülke içinde sistemi kullanmadan değişim isteyenler ortaya çıkmışdır. Bu gurup 1970 deki yapılanmanın ana hedefini oluşturmuktadır. Orgeneral Muhsin Batur 1970'in başarılı olamadığını çünki gerçekde yapılmasını istediği vergi reformu, sağlık reformu, eğitim reformu, yerel yönetimlerin kuvvetlendirilmesini sağlamak gibi konuların 1990 larda hâlâ Türkiye'nin gündeminin birinci maddesini teşkil etmesine bağlamaktadır. Sistem 1960 la başlayan sosyal yapılarını oturtamaya çalışırken oluşan baskıları kontrol altına almak için bir dizi terörizim kanunu çıkarmış ama başlangıçda temel amaç dış etkilerin ülke içindeki gurupları bilgi ve beceri aktarımıyla yönlendirmelerini engellemeye çalışmasıyla sınırlı kalmışdır (bölücü ve ayrılıkcı gurupların sindirilmesi). Ne kadar başarılı olduğu terörizmin yirmi yıl içinde bireysel haraketlerle kazanılan becerileri (sosyal düzen değişikliği istemi) organize gurupların hareket yapısına kavuşması (ülke sınırlarını çizmeye) ile izlenebilir. Yerleştirilemeyen sosyal yapılardan ortaya çıkan bu gelişim nasıl organik bir içerik ise, bireysel özgürlükler ile başlayan kısıtlamarın ceza kanunu (1991 Terör yasası) içinde sistemin bütünlüğüne yönelmesi aynı biçimde organik bir olgudur. Kısaca 1970 ve 1980 ihtilallerinde terörizimle mücadele ögesi ve 1991 Terrörizim yasası süregenlik göstermektedir ve tanımlamaya değerdir. 1991 Terör yasası 1970 ve 1980 ihtilalerinin başarısızlıklarını kontrol altına alınma çabasının bir ürünüdür.
1970: Bireysel faliyetlerle yaşamın sekteye vurulması. (Apocular) (Osmanlı:Osmanlı Bankası baskını, Padişaha suikast)
1980: Amacli ve sistematik olarak toplum düzenin bozulması. Varlığının toplum düzeyinde kabullenilmesi. (PKK gerilla savaşı) (Osmanlı:Sarıkamışa yol açan süreç)
1990: Kurumlaşmış yapıların devlet ve sosyal yapılara temel amacına bağlı olmadan yıkıcı eylemlerde bulunması. Amacı sistemin varlığının sona erdirilmesi. (HEP-DEP) (Osmanlı:Van ayaklanması)
1990 lara gelindiğinde PKK terörünün temel amacı bireyler ve kurumlar arası ilişkilerdeki gerileme yaratmakdır. Bu amaç 1970-1980 ihtilallerinin uygulanan terörizimle mücadele metodlarını geçersiz kılmışdır. PKK sosyal etiğin yok olması ile olgular arasi yapılanmanın bozulmasını amaçlamışdır. Bu bozulmaya bir örnek sosyal etiğin yok olduğu yerde adaletin üstündeki yükden çökmesi kaçınılmazlığı gösterilebilir. 1991 öncesi T.C. adliye sistemi normal hayat koşullarına göre düzenlenmisdir. 1970 ve 1980 de gelen ihtilal kanunlarının (askeri yasaların) olmadığı ortamda Türkiye adliye sistemi PKK nın faliyetleriyle uğraşamaz olmuş ve bu koşullar için kendi altında yeni bir yapılanmaya gerek duymuşdur. Bu ihtiyacın sonucunda Terörizim yasası(ları) ortaya çıkmışdır. 1991 de yürürlüğe giren terör yasası bir çözüm olarak güvenlik mahkemeleri kurmuş buda hukuk devletinin zedelenmesine yol açmışdır. Yinede Türkiye bu sefer adaleti askeri mahkemelere taşımamış, kendi siyasi yapısında çözmeye çalışmışdır. Sorun askeri mahkemelere taşındığında halk dışlanmakda bu da sosyal birliği bozmaktadır. 1970 ve 1980 ihtilali askeri mahkemelerinin sonuçlarını bu bağlamda algılamak doğru olacakdır. Sorunu askeri mahkemelerle çözmek devletin güvenirliliğini tamamen ortadan kaldırma ihtimalini içermektedir. Askerleri mahkamelerin içine çekmenin etkileri hala yaşanmaktadır. Terör yasasını sistemin vazgeçilmez parçası olmuşdur. Askeri yargıçlar çekilse bile oluşan deneyimler sistemin içinde kalacakdır. Zaman içinde devlet değişen koşullar ve biriken deneyimlerle yasanın şeklini ve kapsamını hatta ismini değiştirmektedir. PKK ile sisteme giren bu olgular biriminin PKK sona ersede sistem içinde kalacağı 21. yüzyılın koşullarında bir gerçekdir.
Terörizim yasasının bir kolu olarak algılanan terörden zarar görenlerin zararlarının tazmin edilmesi Meclis'te 17 Temmuz 2004'te kabul edilen 5233 sayılı yasa ile gerçekleşmektedir. 31 Mart 2005 tarihi itibariyle her ilde kurulan tazminat komisyonlarına 69 bin 832 başvuru yapıldı. Bunlardan sadece bin 595'i, yani yaklaşık beşte biri sonuçlandı. Bu sonuçlanan davalar toplam başvurunun yaklaşık yüzde ikisi yerinde görüldü ve tazminat ödenmesine karar verildi. Bu sayının artması geri kalan beşde dördün açıklanması ile beklenmektedir.
- Af yasaları ve sosyal içerikleri ile bağlantısı açıklanmalı
- Kanunlarla devlet birimlerinin haraketlerini belirleyen olguları açıklanmalı (susurluk). Bu başlık altında yönetmelikler açıklanmalı.
- AIHM ile ilişkisi açıklanmalı
- Osmanlı deneyimi ardından T.C. politik ve sosyal olarak üniter bir yapıyla terörizimle başedmeye çalışmaktadır. Kanunlarında milletin ortak yanlarını geliştirmeyi amaçlamaktadır.
Politik
HEP/DEP/HADEP/DEHAP/DTP
Bu dönemde Türkişe siyaseti halkın problemleriyle uğraşamamış PKK nin injekde ettiği ideolojik olgular ve yol açtığı kayıplarının etkisiyle bocalamıştır. Devletin bu durumuna örnek olarak
- Türkiye'nin demokratik yapısıyla oluşturduğu meclisindeki parlamenterlerin kendisini yıkması ihtimali karşısında aldığı önlemlerle itibarını sıfırlaması
- PKK uzantılarının birleştirici siyaseti savunanların desteğini boşa çıkartmayı başardığından keskin politikaların önünü açması
- 1965 de araştırmaları başlanan 1970 lerde plot çalışmaları yapılan öğrencinin bireyselliğini ortaya çıkaran kredili sistemin idarenin kontrolü elden brakmama amcı doğrultusunda doğru dürüst hayata geçirilememiş,
- 1970 lerde planlanan yerel yönetimlerin güçlendirilmesi çalışmalarını neredeyse 20 yıl rafa kaldırılmış, bazı illerde ikincil merkezi yönetimin (OHAL) kurularak bir çok bireysel kazanımdan geri dönülmesi sayılabilir.
HEP/DEP/HADEP/DEHAP/DTP siyasi arenada kendilerini göstermiş olasada kürt kökenli seçmenin ülkede %10 dan fazla miktari olduğu halde Türkiye genelinde %10 barajı aşamamış olmasının nedenleri ilginçdir. Bir arguman bu olguya karşı Türkiye devletinin kürt halkını silah yoluyla bastırdığı çünki devletin kuruluşundan beri Türk ırkçılığını işlediğini söylemektedir. Bu argumana zıt olan olgu ise kürt kökenli Türkiye vatandaşlarının insan hakları problemi olan bölgelerde bu partilere daha yüksek oy verdiği, diğer bölgelerde ise bu oranın düşük olmasıdır. Üzerinde durulması gereken olgu insan hakları ve bu partilere verilen oyların doğru ilişkide olduğu gerçeğidir. PKK nın faliyetleri ile halkı kendine çektiği fikri bu ilişkide önümüze çıkmaktadır. PKK nın metotlarında diger guruplara karşı kendi alt gurubunu oluşturmada ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir.
HEP/DEP/HADEP/DEHAP/DTP olgusu kürt halkı içindeki demoktatikleşmenin bir başka gerçeğini ortaya koymaktadır. 20 yüzyıla kadar yenetici/yönetilen ikilemi ile yaşayan anadalu vatandaşları, Türkiye kuruluşunda söylem olarak çok çeşitliliği benimsemiş ama faliyette demokrasi kültürünün ancak dar anlamda ikinci dünya savaşı sonrasına ve 1961 den sonra ise sistem-halk etkilenmesiyle gelişmiştir. Siyasi açıdan 1970 lere gelindiğinde feodal yapısıyla güneydoğu anadolu en geri kalmış bölgedir. Bölge insanı siyasi seçimlerini/bölge partileri propagandalarını vatandaşın ihtiyaçlarına başımlı yapmamaktadır. Aponun kişiliğinde (anılarında) ve PKK faliyetlerinde bu otoriter yapıyı doldurma fikri bulunmaktadır. PKK nın temel amacı uzandığı bölgelerde devletten ve diğer otorite yapılarından baskın olmaktadır. Son yirmi yılın faliyetleriyle kurduğu otorite ile bütün kürtleri kendi alanına çekemediği Türkiye 'in demokrasi kültüründe aldığı mesafenin ilginç bir göstergesidir. Kürt halkının demokratik yapısının ve bu yapıyı geliştirmedeki Türkiye'nin başarısı kürt vatandaşların din-ırk gibi bağlamlarda bir yönetici yapıya bağlanamadığı gerçeğinde saklıdır. Demokrasi pragmatik bir olgudur ve devlet, PKK veya genel anlamda otoriteye bağlılıkla çelişmektedir. Türkiye devletide 1999 dan beri hızla ideoloji deb pragmatik yaklaşıma doğru ilerlemektedir.
Sosyal amaçlı organizasyonlar
PKK Politik Partilerin (HEP/DEP/HADEP/DEHAP/DTP) yanında bölgesel kontrolu elde etme amacı ile sosyal orgaznizasyonların haraket ve politika birimlerine el atmışdır. Bunların en başlıca örnekleri bölgesel insan hakları dernekleri ve belediye yönetim birimleri oluşmaktadır. Bu organizasyonları temel amacının dışında ve/veya temel amacına bağlı tek yanlı olarak kulanılması toplumsal kimliği oluşturan (değişik kimliklerin hayat bulduğu) faliyetlerin yürütülmemesine yol açmış ve toplumun değişik kimliklerinden yoksun kalmasına yol açmışdır. Bölge insanı kendi benliğini oluşturan diğer kavramların yaşam bulamamasından dolayı sadece iki kavram (kürt-kürt olmayan) çatışmasına maruz bırakılmışdır. Toplumsal haraketliği sağlayan faliyetlerininin içi boşaldığından ve yerlerine yenisi kurulamdığından ihtiyaçlar karşılanmaz olmuşdur ve toplum içindeki oluşan çözümsüzlük hislerinide PKK tarafında devlete yüklemişdir. Bölge toplumu "kutuplaşma sonrası sosyal çürümeye" maruz kalmışdır.
İnsan hakları derneklerinin temel amacı sistemin parçaları arasında iletişim sağlayarak olayların değişik boyutlarının göz önüne alınması ve ikincil olarak ise taraflar arası yapıcı diyalog kurmasıdır. Temel ögesi itibari ile tarafsız olan bu organizasyonlar olguları tek yanlı aktararak (taraf tutarak) sorunun bir parçası haline gelmişlerdir. Sorunun büyüklüğüne örnek olarak:
"Ölüm orucu eylemlerinin bu noktaya ulaşmasının nedeni iktidarın kabul edilemez tutumudur." diyerek hükümetin ise "Ölüm orucu emrini devlet mi veriyor; insan hayatını hiçe sayan faliyetleri metod olarak seçenlere ve bu emri verenlere söylenmesi gereken sözleri niçin bana yönlendiriyorsun" diyerek cevap vermesi yaşanan iletişimin bozukluğuna örnek olmaktadır. Yaratılan bu politik kavgada ceza evlerinin sorunları ve devletin sisteme kontrol edememesi gibi olgular göz önüne çıkmamakta ve derneklerin bu bağlamda temel görevini yerine getirmemesi sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca kalabalık koğuşların ve düzensizliğin propaganda faliyetlerine imkan vermesi bu organizasyonların önceliğini seçerken nelere baktıkları sorusunu getirmektedir.
Söylemleri bağlamında bakıldığında, insan haklarının diğer boyutları bu organizasyonlar tarafından temel amaçdan sapma olarak algılandığından dışlanmış ve PKK nın temel amacıyla kesişen devlet-vatandaş ilişkisini koparma amaçı götmüşlerdir. Ayrıca bu dömen içinde dernek mallarının yıkıcı örgüt elemanlarına kullandırılması ile dernekle devleti karşı karşıya getirmişdir. Bu faliyetler organizsonların PKK nın kolları olduğu izlenimini yaratmışdır. PKK ise yaratılan sığ imajı kullanarak bölge insanını Türkiye parlamentosuna değil kendisine bağlı olduğunu savunmuşdur. Bu guruplar 21. yüzyılda töre cinayetleri, kadın hakları gibi büyük sorunlara odaklanması 20. yüzyılın son çeğreğinde nerede oldukları sorusunu akla getirmektededir.
İnanç Eksenindeki Etkileri
PKKi marksist-leninist bir örgüt olmasının ötesinde militanları üzerinde etkinlik ve sempati kazanabilmek amacıyla da faaliyetlerde bulunmaktadır. PKK ekseninde gelişen yeni kuşak kürt kültüründe başat çizgi ateizm olmakla birlikte zerdüştlükte ikinci derece de önemli hale gelmiştir son yıllarda. Her ne kadar tarihsel kökende zerdüştlük ile bağlantıları olmamakla birlikte bazı propaganda yazarlar kanalıyla zerdüştlüğü kürtlerin eski dini olarak gösterme gayretleri öen çıkmaktadır.
Kuzey Irak Kampları
PKK Güneydoğu Anadolu bölgesinde yeterli halk desteğini alamadığından ve güvenlik güçleri karşısında 20.000'den fazla kayıp verdiğinden sınır ötesine yerleşmeye çalışmıştır. Uzun süre Suriye'de kaldıysa da, bu hem yeterli olmamış, hem de 1998'den sonra burada da barınma imkanı kalmamıştır. Körfez Savaşı'ndan sonra oluşan güç boşluğundan yararlanan terör örgütü 1990'ların başında Kuzey Irak'a yerleşmiştir. Irak Savaşı (2003) ise PKK'ya daha geniş bir güç boşluğu sağlamış ve Kandil Dağı ve çevresine yerleşmiştir. Bu bölgede 10'dan fazla PKK kampı vardır. ABD, Irak'ı işgal ederken bu kampları ortadan kaldırma sözü vermiş, Bağdat Yönetimi ve yerel Kürt yönetimi de PKK faaliyetlerine izin vermeyeceklerini açıklamışlardır. Ne var ki zaman içinde Her üçü de PKK'yı bu bölgeden sökmeye güçlerinin yetmediğini ima etmişlerdir. Özellikle Barzani ve adamları ise PKK faaliyetlerine göz yummanın ötesinde silah da sağlamışlardır. Irak Ordusu'nun silahları PKK'lıların eline geçerken, bu silahlar sayesinde Türkiye'deki eylemleri artmıştır.
ABD'nin ve yerel yönetimin 'oyalama' stratejisine karşın PKK Bağdat da dahil olmak üzere birçok Irak şehrinde yasal isimler altında ofisler açmıştır [1] [2]. 2006 yılının Temmuz ayında PKK Türk Büyükelçiliği'nin sadece 500 metre ilerisine Öcalan Kültür Merkezi adı altında bir propaganda ofisi açmıştır. Türkiye buranın kapatılması için nota verirken, ABD'lilerin ilk açıklaması "Biz böyle bir merkez görmedik" şeklinde olmuştur.
Temmuz 2006'da Türkiye'nin ABD'ye PKK kampları konusundaki tepkileri zirveye çıkmıştır. Başbakan Tayyip Erdoğan gerekirse sınır ötesi operasyonun tek taraflı olarak yapılacağını ilan etmiştir. Bu tepki bir haftada PKK terörüne verilen şehit sayısının 15'e ulaşması ile oluşmuştur. Bu uyarı Dışişleri ve diğer kanallardan da tekrarlanmıştır [3].
Bu sert tepkiler üzerine ABD Başkanı George W. Bush ve Amerikan Dışişleri Bakanı Rice'dan PKK'ya karşı gerekenin yapılacağı sözü geldi "ABD: PKK işinin vehametini anladık, biz gerekeni yapacağız"
ABD'nin Avrupa ve Avrasya'dan sorumlu Dışişleri Bakan yardımcılığında üst düzey yetkili Matt Bryza ise 21 Temmuz 2006'da , terör örgütü PKK tehdidinin ortadan kaldırılmasında başarı elde edemediklerini, ancak kısa süre içinde ABD'nin harekete geçtiğinin görüleceğini söyledi [4] Irak'ta PKK'ya karşı mücadele konusunda ayrıntıya giremeyeceğini ve bu yüzden de sonuç elde edildiğini görmek isteyen Türk hükümeti ve Türk halkının tatmin olmayacağını belirten Bryza, daha fazlasını göreceksiniz. Kısa süre içinde daha fazla somut sonuçlar. Bunun bir kısmı, üçlü süreçle ortaya çıkacak. Ancak başka yollar da olacak. Bizim, PKK'ya karşı harekete geçtiğimizi göreceksiniz diye konuştu.
Çocuk Teröristler
Son yıllarda yaşanan silahlı mücadeledeki başarısızlıklar sonucunda PKK ciddi bir eleman sıkıntısı yaşadı ve bunun sonucu olarak silah altına aldığı kişilerin yaşı 10-11'e kadar düştü. Alınan çocukların büyük kısmı ise 14-15 yaş civarında kızlardan oluşuyor.[kaynak belirtilmeli]
İran ve PKK
İran uzun yıllar PKK'ya destek verip vermediği tartışmalı bir devletti. Özellikle 1980 ve 1990lı yıllarda kendi iç meselelerinin de etkisiyle PKK'ya karşı yeterince mücadele etmediği ise kesindi. Buna karşın PKK'nın PJAK adı altında İran Kürdistan'ında da örgütlenmesi ve çok sayıda sivil ve askeri hedefe saldırması, ayrıca ABD'nin PKK'yı İran'a karşı kullanma ihtimali İran'ı harekete geçirdi ve oldukça sert önlemler almasına neden oldu. 2006 Bahar aylarında Kandil dağını top füzeleri ile vuran İran, bu operasyonlarını Yaz aylarında da sürdürdü "İran Yine PKK'yı Vurdu: İran Kandil'e bomba yağdırdı" Hatta bu saldırılarda bazı önemli PKK isimlerinin öldüğü ve PKK'nın önde gelen liderlerinden Karayılan'ın da yaralandığı bildirildi. Bahar operasyonlarında İran saldırılarında ölen PKK'lı sayısı 60'ın üzerindeydi. ABD, PKK'ya karşı önlem almamakta direnirken İran'ın verdiği destek Türkiye'de anlamlı bulundu. Bazı uzmanlar ise bunu İran'ın durumdan yararlanması olarak gördü [5]. Ayrıca İran'ın Ankara Büyükelçiliği de PKK'ya karşı Türkiye'nin yapacağı sınır ötesi operasyona tam destek verdiklerini açıkladı. Bu tutumların sonucu olarak PKK, İran'ı daha yoğun bir şekilde tehdit etmeye başladı [6].
İranlı yetkililer ABD'nin PKK ile görüşmeler yaptığını ve el altından desteklediğini de iddia ediyorlar [7] "From Iraq, Kurdish PKK Warns Turkey and Iran"
Kitaplar
- Nihat Ali Özcan PKK (Kürdistan İşçi Partisi) Tarihi, İdeolojisi ve Yöntemi
- Turkey-Iran relations, 1979-2004 : revolution, ideology, war, coups and geopolitics / Robert Olson.
- The Kurdish nationalist movement in the 1990s : its impact on Turkey and the Middle East / Robert Olson.
- The Kurdish conflict in Turkey : obstacles and chances for peace and democracy / Ferhad Ibrahim, Gülistan Gürbey.
- Bloodlines : from ethnic pride to ethnic terrorism / Vamik Volkan.
- Nur Bilge Criss, 'The Nature of PKK Terrorism in Turkey', Studies in Conflict and Terrorism 8 (1995) pp. 17-37
- Şemdin Sakıh APO
Referanslar
- ↑ http://www.statewatch.org/terrorlists/docs/EUterrorlist-May-06.pdf Avrupa Birliği terörist listesi
- ↑ http://www.state.gov/s/ct/rls/fs/37191.htm ABD terörist organizasyonlar listesi